2770759
top of page

HİCRET (GÖÇ)

Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2021

Yüce Allah buyuruyor:

Kim Allah yolunda (din uğrunda) hicret ederse, yeryüzünde gidilecek güzel yerler ve genişlik (bolluk) da bulur. Kim Allah ve Resûlü uğrunda hicret etmek için evinden çıkar ve sonra (yol da) kendisine ölüm erişirse, kuşkusuz onun mükâfatı Allah’a aittir. Allah (hicret edenlere karşı) çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir. (Nisâ - 100)

Peygamberimizin başkanlığında Medine’de kurulan İslâm Devletinin güçlenmesi için müslümanların orada toplanması zorunlu olduğundan, Mekke’nin fethine kadar Medine’ye hicret etmek farzdı.

Mekke’de bulunan Damra bin Cündeb hazretleri yaşlı ve hasta olduğu halde Medine’ye hicret etmek üzere oğulları ile birlikte yola çıktı. Ancak Medine’ye ulaşamadan Ten’im denilen yerde vefat edince, hicret sevabından yoksun kaldı diye üzülenler olmuştu. Bunun üzerine Yüce Allah “Kim Allah ve Resûlü uğrunda hicret etmek için evinden çıkar ve sonra (yolda) kendisine ölüm erişirse, kuşkusuz onun mükâfatı Allah’a aittir.” buyurdu.

Bir kimsenin yaşadığı yerden ayrılıp başka bir yere gitmesine hicret (göç) ve hicret edene de muhacir (göçmen) denir. İnsanlar ilkçağlardan beri çeşitli nedenlerle yaşadıkları yerlerden hicret etme zorunluluğunda kalmış ve gurbet acısını tatmışlardır.

Ancak âyet-i kerîmede “Kim Allah yolunda (din uğrunda) hicret ederse” buyurulduğu için iki çeşit hicret vardır;

1- İş bulmak, para kazanmak ve daha güzel bir ortamda yaşamak için başka ülkelere hicret (göç) edenler ya da dinle ilgisi olmayan siyasal ve hukuksal nedenlerle yurt dışına kaçanlar, Allah yolun da ve din uğrunda hicret etmedikleri için, hicret sevabından yoksundurlar.

Mekke’de Ümmü Kays adında genç ve güzel bir kadın vardı. Kadına aşık olan biri onunla evlenmek isteyince, kadın: “Benim iki şartım var, eğer müslüman olursan ve benimle birlikte Medine’ye hicret edersen seninle evlenirim” dedi. Adam, vatanından ayrılıp gurbete gitmeyi ve putlardan kopup müslüman olmayı göze alamadı ama Ümmü Kays çölleri aşıp Medine’ye hicret etmeyi başardı.

Ümmü Kays’ın Medine’ye hicret ettiğini duyan adam çılgına döndü ve sadece kadına kavuşma ümidi ile o da Medine’ye gitti. Medine’de müslüman olup Ümmü Kays’la evlendi ve oraya yerleşti.

Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.), Allah yolunda hicret edenlerle ilgili sohbet yaparken, onların mânevî derecelerine özendi ve “Ya Resûlallah! Ben de onlara dahil miyim?” diye sorunca,

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:

Ameller (hicret, ibâdet) ancak niyete bağlıdır. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti (hicreti) Allah’a ve Resûlüne kavuşmaksa, onun mükâfatı Allah’a ve Resûlüne hicret sevabıdır. Kimin niyeti (hicreti) dünya malı ya da (sevdiği) bir kadınla evlenmek içinse, onun hicreti de niyet ettiği şey (e kavuşmak) dır. (Buhârî - Müslim - Tirmizî - Ebû Dâvûd - Nesâî - İbni Mâce)

Bu hadisten sonra o kimsenin adı “Muhâcîr’ü-Ümmü Kays” (Ümmü Kays’ın muhaciri) oldu.

2- Yüce Allah buyuruyor:

Ey (îman eden) kullarım! Kuşkusuz benim arzım (yeryüzü) geniştir. O halde (nerede dininizi özgürce yaşayabilirseniz, oraya hicret edin ve) sadece bana kulluk edin. (Ankebût - 56)

Din düşmanlarının egemen olduğu bir ülkede yaşayan müslümanlara, inançlarından dolayı aşırı derecede baskı yapılır ve inançları doğrultusunda yaşamaları zorla engellenirse, dinlerini özgürce yaşayabilecekleri bir İslâm yurduna hicret etmeleri farz olur. Asr-ı Saadet’te Medine’de İslâm Devleti kurulunca, Mekke’deki müslümanların Medine’ye hicret etmeleri farz olduğu gibi.

Baskı altında olan müslümanlar hicret etmeyip dinlerinden taviz verirlerse,

Yüce Allah buyuruyor:

(Hicret etmeyip kendilerine yazık edenlerin canlarını alırken melekler der ki: “Nerede idiniz?” (neden dininizden taviz verdiniz?) Onlar der ki: “Biz orada (baskı altında) ezilenlerden idik”. (Melekler:) “Allah’ın yeri geniş değil miydi? Oradan hicret etseydiniz ya!” derler. İşte onların varacağı yer cehennemdir; orası ne kötü varılacak bir yerdir. (Nisâ - 97)

Çalıştıkları iş yerlerinde ve resmi dairelerde namaz kılmaları ya da başlarını örtmeleri yasaklanan müslümanların da, oradan hicret etmeleri yani o iş yerinden ayrılıp, namazlarını rahatça kılabilecekleri ve başlarını örtebilecekleri başka bir yerde çalışmaları farzdır. Aksi halde canlarını alırken melekler onlara da “Nerede idiniz? (neden dininizden taviz verdiniz?) Allah’ın yeri geniş değil miydi? Oradan hicret etseydiniz ya!” derler ve dinden verdikleri tavizin bedelini ödemek üzere o korkunç cehenneme atılırlar.


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Hicretin en üstünü, Allah’ın yasakladığı şeyden (yerden) kaçınmaktır. (Nesâî- Ahmed İbni Hanbel)

Oturdukları mahalle, sokak ve apartman dairelerinde çevre baskısından dolayı dinlerini rahatça yaşayamayanların ve çocuklarının geleceğinden kuşkusu olanların da dinlerini rahatça yaşayabilecekleri başka yerlere taşınmaları hicrettir ve sevabı Yüce Allah’a aittir.


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Hicret iki çeşittir. Biri günahlardan hicret (günah işlenen yerden kaçmak), diğeri de Allah’a ve Resûlüne hicrettir. (Taberânî - Ahmed İbni Hanbel)

Günah işlenen bir yerde bulunan örneğin, içki içilen, kumar oynanan, fuhuş yapılan ya da sazlı, cazlı düğün salonunda bulunan müslümanların, oradan derhal hicret etmeleri yani kaçmaları farzdır. Eğer oradan derhal kaçışırlarsa, hicret sevabı alırlar. Aksi halde orada işlenen günaha ortak olurlar.


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Mekke’nin fethinden sonra hicret yoktur. Ancak niyet ve cihad vardır. (Buhârî - Müslim - Tirmizî)

Mekke’nin fethi ile müslümanlara yapılan baskı ve işkence dönemi sona erdiğinden ve İslâm kanunlarının uygulanması ile orası da İslâm ülkesi olduğundan,

Mekke’nin fethinden sonra Medine’ye gelip yerleşmenin hicretle bir ilgisi yoktur. Ancak din düşmanları ile cihad ve cihad için niyetli, azimli olmak kıyâmet kopuncaya kadar devam edecektir.

***

Ahmet Tomor Hocaefendi


HİCRET KONULU SOHBETİMİZ



 
 
 

Comments


  • Heyecan - Siyah Çember
  • Ahmet Tomor Fotoğraf Albümü
  • Ahmet Tomor Hocafendi Instagram
  • ATH MEDYA Facebook
  • Ahmet Tomor Hocafendi Youtube
bottom of page