GÜNAH VE İNSAN
- Ahmet Tomor Hocaefendi
- 25 Eki 2018
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Eyl 2021
Yüce Allah buyuruyor:
Kim bir günah işlerse, gerçekte onu kendi aleyhine (zararına) işlemiş olur. Allah her şeyi bilicidir, gerçek hikmet sahibidir. (Nisâ -111)
Allah’ın emir ve yasaklarına ters düşen her çeşit söz ve davranışlara günah denir. Örneğin; namaz kılmamak, oruç tutmamak ve zekât vermemek günah olduğu gibi, dedikodu yapmak, yalan söylemek, alkollü içki içmek, kumar oynamak ve kadınların dışarıda açık saçık gezmeleri de günahtır.
Allah’ın emir ve yasaklarına ters düşen söz ve davranışlarda bulunup günah işleyenler, gerçekte kendilerine yazık etmiş olurlar. Çünkü işledikleri günahların cezasını yine kendileri çekecekler.
Yüce Allah buyuruyor:
Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Çünkü günah işleyenler, yapmış oldukları günahların cezasını kesinlikle çekeceklerdir. (En’âm - 120)
Atomdan güneş sistemine ve hücreden file, balinaya kadar canlı ve cansız bütün varlıklar, Yüce Allah’ın koymuş olduğu denge, düzen, çekim, kimya ve fizik gibi fıtrat kanunlarına boyun eğerken,
Fiziksel açıdan en güzel şekilde yaratılan ve akıl ile bilinçlendirilen insanın da, Yüce Allah’ın akıl sahipleri için koymuş olduğu emir ve yasaklara boyun eğmesi zorunludur. Aksi halde günahlarının cezasını çekmek üzere cehenneme atıldığında, kendi kendini kınaması ve insanlığını sorgulaması neye yarar ki!
Günahlar kalbi karartır!
Yüce Allah buyuruyor:
Hayır! Aksine yaptıkları günahlarından dolayı onların kalpleri kararmıştır. (Mutaffıfîn - 14)
Peygamberimiz (s.a.v.) de buyuruyor:
İnsan bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Eğer derhal tevbe ve istiğfar edip o günahı terk ederse, kalbi tekrar parıldar. (Tevbe etmeyip) günaha devam ederse, siyah noktalar çoğala çoğala bütün kalbini kaplar. İşte bu siyah noktalar Allahü Teâlâ’nın: ‘’Hayır! Aksine yaptıkları günahlarından dolayı onların kalpleri kararmıştır” buyurduğu siyah noktalardır. (Tirmizî - Nesâî - Ahmed İbni Hanbel - Hâkim - Beyhâkî)
Gözlerimiz küçücük bir çöp parçasına karşı, kızararak, şişerek ve gözyaşı salgılayarak tepki gösterdiği gibi, gönlümüz de günahlara karşı sıkılarak, daralarak ve bunalıma girerek tepki gösterir.
Gözümüzdeki çöp çıkmadan gözlerimiz sağlığına ve doğal yapısına kavuşamadığı gibi, kalbimizdeki günahlar çıkmadan, gönlümüz de ruhsal sağlığına ve mânevî doğasına kavuşamaz.
Bu nedenle Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Nerede ve hangi halde olursan ol, Allah’tan kork! (Günah işleme!). Ve (yanılarak) bir günah işlediğin zaman da hemen ardından bir sevap işle ki, o günahı gidersin. (Tirmizî - Hâkim - Beyhâkî)
İçte nefis, şeytan gibi aldatıcı güçlerin, dışta örf, âdet, gelenek ve çevre gibi baskıcı güçlerin etkisi altında olan insan, yanılarak günah işleyebilir. Yeter ki farkına vardığı an, derhal günahlardan kopup bir sevap işlerse (örneğin; iki rek’at namaz kılarsa) ve ardından tevbe edip pişman olursa, kalbi nurlanır (huzura) kavuşur.
Yüce Allah buyuruyor:
Kim benim zikrim (emrim) den yüz çevirirse (ibâdetlerden kopup günahlara dalarsa), kuşkusuz onun için dar ve sıkıntılı bir hayat vardır. (Tâ Hâ - 124)
Doğal yaşam koşullarının dışına çıkan varlıkların, doğal dengeleri bozulduğu ve yaşam koşulları zorlaştığı gibi, İlâhi emirlerin dışına çıkıp dinsiz ve dengesiz bir ortamda günahlara dalanların da, doğal dengeleri bozulur ve yaşam koşulları zorlaşır. Gönül darlığı, stres ve sıkıntı derken ruhsal bunalıma girer ve daha ölmeden âdeta kabir azabını çekerler.
Yüce Allah buyuruyor:
(Ey îman edenler!) Bir de öyle bir fitneden (günahlardan) sakının ki, (çünkü) o (ceza) içinizden sadece zâlimlere (günah işleyenlere) gelmekle kalmaz (topluma gelir). İyi bilin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir. (Enfâl - 25)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Günahlar gizlice işlendiği zaman, zararı (cezası) sadece günahı işleyenlere aittir. (Günahlar) açıkça işlenip yaygınlaşır ve önlenmezse, zararı bütün topluma gelir. (Taberânî)
Gizlice işlenen günahlar, baş ve böbrek ağrıları gibi kişilerle sınırlıdır. Yani acısını sadece onlar çekerler. Açıkça işlenip yaygınlaşan günahlar ise tehlikeli salgın hastalıklar gibi tüm toplumu tehdit eder. Yetkililer vaktinde acil önlemler alıp hastalığın yayılmasını önlemezlerse, zamanla kontrolden çıkar ve toplumsal felâkete dönüşebilir. Açıkça işlenen günahlar da yetkililer (inananlar) tarafından vaktinde önlenmezse, zamanla kontrolden çıkar ve Âdetullah’ın gereği toplumsal felâketlere, hatta ülkelerin haritadan silinmesine neden olabilir.
Günahkârlar mahşerde!
Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) Günahkârların Rablerinin huzurunda (korkudan) başlarını öne eğerek,”Ey Rabbimiz! (Artık gerçekleri) gördük, işittik. Bizi (tekrar dünyaya) geri gönder de sâlih ameller (sevaplar) işleyelim. Çünkü artık kesin olarak inandık” dediklerini bir görsen! (Secde - 12)
Ölü toprak maddeleri halinde iken, kana, hücreye ve üreme hücresine dönüşüp döl yatağına atılmak ve sonra ana karnından bu dünyaya gelmek, bizim istek ve irâdemiz dışında oluştuğu gibi, Hz. İsrâfil Sûr’a üfleyince, yeniden dirilip kabirden kalkmak ve sorgulanmak üzere mahşer yerinde toplanmak da, bizim istek ve irâdemiz dışında olacaktır.
Gerçeklere karşı gözlerini kapayanların sadece kendi dünyaları kararır. Ölümü unutan ve âhireti yok sayanların da sadece kendi dünyaları kararır ama kabirlerinden kalktıkları anda yok saydıkları şeyler karşılarına dikiliverince,
İşte o gün günahkârlar; Rablerinin huzurunda korkudan tir tir titreyerek ve başlarını önlerine eğerek “Ey Rabbimiz! (Artık gerçekleri) gördük, işittik. Bizi (tekrar dünyaya) geri gönder de sâlih ameller (sevaplar) işleyelim.” diye yalvaracak ve yaptıklarına binlerce defa pişman olacaklar ama ne yazık ki iş işten geçtikten ve pişmanlık kanunu yürürlükten kaldırıldıktan sonra!
Değerli okurlarım!
Mahşer yerinde zebaniler tarafından yaka paça yakalanıp ve aşağılanıp o korkunç cehenneme atılmak istemiyorsak, tek seçeneğimiz var. Günahlardan kopup tevbe etmek ve dünyada pişmanlık yasasından yararlanmak!
Yüce Allah buyuruyor.
Rabbinizin (af edip) bağışlamasına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun. (Âl-i İmran - 133)
Rabbimiz dâvet ediyor, dâvete icâbet etmemek olur mu? Rabbimiz koşuşun diyor, durmak olur mu? O güzelim cennet varken, inat edip o korkunç cehennemde yanmak olur mu?
***
Ahmet Tomor Hocafendi
GÜNAHTAN KOPUP YÜCE ALLAH'A DÖNÜŞ KONULU SOHBETİMİZ
コメント