2770759
top of page

ORGANLARIN ŞÂHİTLİĞİ

Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2021

Yüce Allah buyuruyor:

İnsan başıboş bırakılacağını (sorguya çekilmeyeceğini) mi sanıyor? (Kıyâme, 36)

İnsan bedensel açıdan madde âlemindeki (dünyadaki) ve ruhsal açıdan madde ötesi âlemlerdeki yaşam koşullarına bağımlı olduğundan, ölünce sadece dünya hayatı sona erer ve berzah âlemindeki hayatı kıyâmete kadar devam eder.

Allah'ın (c.c.) emri ile Hz. İsrâfil ikinci defa Sûr'a üfleyince, âhiret âlemi başlayacak ve yeniden dirilip kabirlerinden fırlayan insanlar sorgulanmak üzere mahşer yerinde toplanacak.

Yüce Allah buyuruyor:

O gün her ümmeti (korkudan) diz çökmüş görürsün. Her ümmet kitabına (amel defterine) çağırılır. (Onlara:) “Bu gün (dünyada) yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz” denilir.

Bu (amel defteri), size gerçeği söyleyen kitabımızdır. Çünkü biz yaptıklarınızı kayıt altına aldırıyorduk. (Câsiye, 28-29)

Mahşer yerinde önce amel defterleri dağılacak, iyilerin sağ eline ve günahkârların da sol eline verilecek. Dünyada iki görevli melek tarafından kayıt altına alınan ve mânevî bir kamera olan amel defterinde herkes, yapmış olduğu iyi ve kötü işleri sesli ve görüntülü olarak görecek, tabii ki iyiler sevinip şükredecek, günahkârlar da çok pişman olacak. Sonra sevap ve günahları tartan adâlet terazileri kurulacak ve sorgulama başlayacak.

Yüce Allah buyuruyor:

O gün dilleri, elleri ve ayakları (dünyada) yapmış olduklarına şâhitlik edecek. (Nûr, 24)

İnsanlar korkudan tir tir titrerken ve pişmanlıktan kendilerini kınarken sorgulama başlayacak ve Yüce Allah'ın izni ile dilleri, elleri ve ayakları konuşup şâhitlik yapacak.

Yüce Allah buyuruyor:

O gün (mahşerde) onların ağızlarını mühürleriz; (dünyada) yaptıklarını elleri bize söyler ve ayakları da şâhitlik eder. (Yâsîn, 65)

Dünyada yalana alışan diller orada da yalan söylemeye ve günahlarını inkâr etmeye kalkışınca, Allah (c.c.) dudaklarını birbirine yapıştırıp ağızlarını mühürleyecek. Sonra elleri yapmış oldukları günahları bir bir itiraf ederken, ayakları da “evet” diye buna şâhitlik edecek.

Sadece eller ve ayaklar mı?

Yüce Allah buyuruyor:

Nihayet oraya (mahşere) geldikleri zaman (dünyada) yapmış oldukları şeyler (günahlar) hakkında kulakları, gözleri ve derileri onların aleyhine şâhitlik edecek. (Fussilet, 20)

Gaflet ve günahlarla geçen çılgınca bir yaşamdan sonra, yaşlılık, ölüm, kefen, tabut ve kabir derken, kendilerini mahşer yerinde bulanlar,

Etrafa şaşkın şaşkın bakınırken ve bir kurtarıcı ararken, kulakları, gözleri ve derileri (hücreleri) dile gelip yapmış oldukları günahları itiraf edecek ve onların aleyhine şâhitlik edecek.

Yüce Allah buyuruyor:

Derilerine (ve diğer organlarına): “Niçin bizim aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler. Onlar da: “Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştı. (Bakın!) Yine O'na döndürüldünüz” derler. (Fussilet, 21)

Bilim ve teknoloji açısından, çağımızdaki yaşam koşulları ile binlerce yıl önceki insanların yaşam koşulları arasında hayal edilemeyecek derecede çok büyük farklılıklar olduğu gibi çağımızın yaşam koşulları ile mahşerdeki yaşam koşulları arasında da hayal edilemeyecek derecede çok büyük farklılıklar olacak ve bugün hayal diye algıladığımız şeyler orada gerçek olacak.

Günümüzde küçücük gizli kameralarla çekilen görüntüler ve ses kayıtları kişinin kendi aleyhine şâhitlik yaptığı gibi mahşer yerinde de kişinin kendi organları tarafından çekilen görüntüler ve ses kayıtları da kendi aleyhine şâhitlik yapacak. Organlarına, “Niçin bizim aleyhimize şâhitlik ettiniz” dediklerinde, “Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu” diyecekler.

Organların konuşması mecaz mı hakikat mı?

Fizik, kimya, yerçekimi ve biyoloji gibi fıtrat kanunlarının sadece dünyada geçerli olduğunu, kabirde ve mahşerde farklı fıtrat kanunlarının olduğunu bilmeyenler, organlar konuşur mu? ya da mecaz mı, hakikat mı? diye bunun yanıtını hayal dünyalarında ararken,

Bu konuya Allah'ın (c.c.) sonsuz ve sınırsız kudreti açısından bakanlar ve Allah'ın (c.c.) her âlem için hatta karalar ve denizler için farklı fıtrat kanunlarını yürürlüğe koyduğunu bilenler, hayal dünyasından kurtulup gerçeğe ulaşır ve gönülleri tevhid nuru ile aydınlanır.

Hz. Muhammed'in elindeki ölü atom yığınlarından oluşan çakıl taşlarını konuşturan ve onlara, “Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlüh” dedirten ve yine ölü atom yığınlarından oluşan dağları, taşları Hz. Dâvud ile birlikte tesbih (zikir) ettiren Allah (c.c.),

Mahşer yerinde canlı hücre yığınlarından oluşan organları da konuşturacak ve onları günahkârların aleyhinde şâhitlik yaptıracak.

Nakledilen organlar, kimin aleyhine şâhitlik edecek?

Yüce Allah buyuruyor:

Kuşkusuz hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. (Necm, 38)

Hiç kimse başkasının günahını yüklenmeyeceğine göre, bir kişiden diğer bir kişiye nakledilen bir organ örneğin bir göz, mahşer yerinde ikisinin aleyhinde nasıl şâhitlik yapacak? Acaba önce birinin aleyhinde şâhitlik yaptıktan sonra yuvasından çıkarılıp diğerine mi nakledilecek? Mahşerde organ nakli mi yapılacak? Bunun yanıtı gerçekten çok güç ama sabredersek orada görürüz.

Organ nakli, gerçekten çok ilginç bir konu. Gerçi 1979 yılında çıkan 2238 sayılı kanunla sadece dünyada geçerli olmak üzere “organ nakli” ile ilgili bazı hukuksal düzenlemeler yapıldı. Ancak bu kanuna âhiret âlemi ile ilgili ek maddeler konmadığı için, bir de İslâm hukuku açısından bakalım.

Ne yazık ki, organ nakli konusunda konuşanların, “can kurtarma” gibi yuvarlak lâflar etmenin dışında, İslâm hukuku açısından hiçbir ilmî araştırma yapmadıklarını görüyoruz.

Fıkıh kitaplarındaki alış-veriş, hibe ve vasiyet gibi bölümleri kısaca incelediğimizde, İslâm hukukuna göre hiç kimse iç ya da dış organlarından birini satamaz, hibe edemez ve ben öldükten sonra gözlerimi filâna, kalbimi filâna ve böbreklerimi filâna verin diye vasiyet yapamaz.

Ya yaparsa!

Yüce Allah buyuruyor:

Kim de vasiyet edenin haksızlık etmesinden ya da günaha girmesinden korkar da (İslâm'a uygun bir şekilde tarafların) arasını düzeltirse, ona hiçbir vebal yoktur. Kuşkusuz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. (Bakara, 182)

Bir kimse eğer ben ölürsem kızımın ya da oğlumun düğününü sazlıcazlı düğün salonunda veya içkili bir gazinoda yapın diye günah olan bir şeyi vasiyet ederse, vârisleri bu tür vasiyetleri yerine getirmeyip, aksine İslâm'a uygun olanı yapmaları gerekir.

Yine bir kimse gerçek malı, mülkü olmayan yani dilediği gibi tasarruf etme hak ve yetkisine sahip olmadığı bir şeyi hibe ya da vasiyet ederse, bu tür hibe ve vasiyetler de geçersiz olduğundan vârisleri tarafından yerine getirilmez.

Bir kimsenin bedeni ve organları onun gerçek malı, mülkü müdür? Bedeninde ve organlarında dilediği gibi tasarruf etme yani dilediği an kendini silahla yaralama, öldürme ya da Hz. Azrâil'e karşı direnme hak ve yetkisine sahip midir?

Mîrasçılar ölenin yaşam boyu çalışıp kazandığı malını, mülkünü aralarında taksim ettikleri gibi kalbini, böbreklerini, ciğerlerini ve gözlerini de aralarında taksim edebilirler mi? Bu konuda aralarında anlaşamazlarsa mahkemeye gidebilirler mi? Sahip olmadıkları bir şeyi başkalarına satış ya da hibe edebilirler mi?

Organ nakli gerçekten çok ilginç ve çok önemli bir konudur. Günümüzde müctehid derecesinde bir fıkıh âlimi olmadığından, akademik ünvanı ya da resmî görevi ne olursa olsun hiç kimse bu konuya son noktayı koyamaz ve verdikleri fetvâlar bağlayıcı olamaz.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kim ilimsiz (derinlemesine bilgisi olmadığı bir konuda) fetvâ verirse, gökteki ve yerdeki melekler ona lânet eder. (Râmûz'ül-ehâdîs)

***

Ahmet Tomor Hocaefendi


MAHŞERDE ORGANLARIMIZ ŞAHİTLİK YAPACAK KONULU SOHBETİMİZ



 
 
 

Comments


  • Heyecan - Siyah Çember
  • Ahmet Tomor Fotoğraf Albümü
  • Ahmet Tomor Hocafendi Instagram
  • ATH MEDYA Facebook
  • Ahmet Tomor Hocafendi Youtube
bottom of page