2770759
top of page

SAPIKLIK HAREKETLERİ

Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2021

Yüce Allah buyuruyor:

(Şeytan) dedi ki: Ey Rabbim! Beni azgın bırakmana (lânetleyip cennetten kovmana) karşılık, yemin ederim ki, ben de onlara (âhireti unutturup) yeryüzünü süsleyeceğim ve ihlâslı kulların hâriç, onların hepsini azdıracağım. (Hicr, 39-40)

Zâhirde (görünümde) Hz. Âdem'e secde yapmadığı, gerçekte ise Allah'ın (c.c.) emrine isyan ettiği için lânetlenen ve cennetten kovulan şeytan, “ihlâslı kulların hâriç, onların hepsini azdıracağım” diye yemin etti ve ilk sapıklık hareketini başlattı.

Şeytanın ilk başarısı

Yüce Allah buyuruyor:

(Şeytan:) Rabbiniz size melek olursunuz ya da (cennette) ebedî kalanlardan olursunuz diye bu ağacı (meyvesini) yasakladı dedi. Ve onlara: (Âdem ile Havva'ya) gerçekten ben, sizin için öğüt verenlerdenim diye yemin etti. (A'râf, 20-21)

Çok akıllı ve çok bilinçli bir varlık olan şeytan, ölümsüz bir hayata kavuşmanın ve cennette ebedî kalmanın dışında hiçbir beklentileri olmayan Hz. Âdem ile eşi Havva'ya bu açıdan yaklaştı; Allah adına yemin etti ve ilk başarısını sağlayıp içindeki kin ve nefret duygularını tatmin etti.

Şeytanın cennetin kapısında başlattığı bu sapıklık hareketi, sonra dünyaya taşındı, isim, şekil ve yöntem değiştirerek kesintisiz günümüze kadar geldi ve kıyâmete kadar devam edecektir.

Asr-ı saadetteki sapıklık hareketleri

Müşrikler: Putlara (heykellere) tapınan, öz kızlarını diri diri toprağa gömen, aşırı şarap içen, ölmüş hayvan leşlerini yiyip kanlarını içen ve yarı vahşi canavar hayatı yaşayan müşrikler,

Putçuluğa dayanan sapık rejimlerini korumak için İslâm'a karşı inatla direndiler ve Ebû Cehil'in önderliğinde, özellikle garip ve kimsesiz müslümanlara yıllarca baskı, zulüm ve işkenceler yaptılar.

Münâfıklar: Medine'de Abdullah bin Ubey bin Selül'ün başını çektiği münâfıklar Uhud, Hendek ve Tebûk savaşı gibi müslümanların zorlu, sıkıntılı günlerinde açıkça ve diğer zamanlarda Mekke müşrikleri ve yahudilerle gizlice işbirliği yaparak müslümanların aleyhinde çalıştılar.

Müseylemet-ül-Kezzab: Önce Medine'ye gelip müslüman oldu ve Peygamberimize (s.a.v.): “Eğer senden sonra yerine beni halife seçersen sana tâbi olurum” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) in elinde kuru bir hurma dalı vardı, onu göstererek,“Bu hurma dalını istesen bile vermem” dedi.

Yemâme'ye dönünce, “Muhammed Hicaz'ın, ben de Yemâme'nin peygamberiyim” diye, yalancı peygamberlik davâsına kalkıştı ve benim şeriatımda namaz, oruç, zekât gibi ibâdetler yok ve zina da helâl kılındı diye, nefsânî duygularının tutsağı olan binlerce kişiyi saptırdı.

Müseylemet-ül- Kezzab işi azıtınca ve taraftarları her gün çoğalınca, Hz. Ebû Bekir'in halifeliği döneminde Halid bin Velîd komutasında bir ordu Yemâme'ye gönderildi.

Çıkan çatışmada yetmişi kurrâ (hâfız) olmak üzere yüzlerce sahâbe ve binden fazla tâbiin şehit olurken, karşı taraftan da 20.000 kişi öldürüldü. Hz. Vahşi, Hz. Hamza'yı Uhud'da şehit ettiği aynı hançerle Müseylemet-ül- Kezzab denilen sapığı öldürünce savaş sona erdi.

Hulefâ-i-Râşidîn dönemindeki sapıklık hareketleri

Hz. Ebû Bekir Dönemi: Peygamberimiz (s.a.v.) in ölüm haberi kabileler arasında yayılınca, münâfıklar bundan yararlanmaya kalkıştı ve “Muhammed peygamber olsaydı ölmezdi” gibi sözlerle insanları dinden dönmeye teşvik etmeye başladılar.

Her çeşit sapıklık hareketleri taraftar bulduğu gibi münâfıkların bu sözleri de taraftar buldu ve bazı kabileler dinden dönüp mürted olmaya başladı. Bazı kabileler de sadece namaz kılar, zekât filân tanımayız diye diretince, İslâm Devleti bölünüp parçalanma noktasına geldi.

Hz. Ebû Bekir halifeliğinin ilk döneminde çok zorlu günler yaşadı ve bu tür sapıklık hareketleri ile uğraşma zorunluluğunda kaldı. İrtidad (dinden dönme) olaylarını bastırıp içeride İslâm birliğini sağlayınca, Peygamberimiz (s.a.v.) in vaadettiği yerlerin fetih hazırlığına başladı (Radıyallahu anhü).

Hz. Ömer Dönemi: Adâletin eşsiz simgesi olan Hz. Ömer döneminde insanlar İslâm'a koştu, her tarafta bolluk bereket oldu ve yeryüzünde İslâm tek süper güç oldu. Ancak bundan rahatsız olanlar da vardı ve onların amacı bir suikastla Hz. Ömer'in ortadan kaldırılmasıydı.

Hz. Ömer önce safları kontrol edip düzeltir, sonra mihraba geçip namaz kıldırırdı.Yine bir gün safları düzelttikten sonra sabah namazını kıldırmak için mihraba geçti ve tekbir aldığı anda, Ebû Lü'lü Firuz adında gayr-i müslim bir köle arkasından saldırıp altı yerinden hançerle yaraladı. Hz. Ömer aldığı yaraların etkisiyle yere düşünce, Abdurrahman bin Avf'ı mihraba geçirdi.

Namazdan sonra Hz. Ömer: “Beni kim vurdu?” diye sordu. Ebû Lü'lü'nün vurduğunu öğrenince, “Allah'a şükür beni bir müslüman vurmamış” diye sevindi ve üç gün sona şehit olarak Mevlâsına kavuştu ve Peygamberimiz (s.a.v.) in yanına defnedildi (Radıyallahu anhü).

Hz. Osman Dönemi: Hz. Ömer'den sonra da fetihler devam edince ve İslâm ordularının karşısına çıkacak bir güç kalmayınca, yahudilerin başını çektiği şer odakları İslâm'ı içinden yıkmaya karar verdiler ve bu iş için Abdullah bin Sebe adındaki yahudiyi görevlendirdiler.

Medine'ye gelip müslüman olduğunu söyleyen Abdullah bin Sebe'nin gizlice bölücülük yaptığı anlaşılınca, merkezden uzaklaştırılıp sürgüne gönderildi. Ancak Abdullah bin Sebe,

Halifelik Hz. Ali'nin hakkı iken, Ebû Bekir, Ömer ve Osman onu zorla gasp edip zâlim oldular, bu nedenle Osman'ın halifelikten azledilmesi farz oldu diye gittiği her yerde gizlice halkı isyana teşvik etmeye başladı.

Halkın psikolojisini çok iyi bildiği ve etkili konuştuğu için ektiği fitne tohumları çabuk yeşerdi, Mısır'dan ve Irak'tan yola çıkan silahlı taraftarları Medine'ye gidip halifenin sarayını bastılar ve Hz. Osman'ı Kur'an okurken şehit ettiler (Radıyallahu anhü).

Hz. Ali Dönemi: Hz. Osman'dan sonra halife seçilen Hz. Ali'nin, Hz. Osman'ın katillerini hemen cezalandırması gerekiyordu. Ancak Hz. Osman'ı şehit eden silahlı isyancıların Medine'de terör estirdiği bir ortamda halife seçilen Hz. Ali, henüz devlet otoritesini sağlayamadığı ve isyancıları kontrol altına alamadığı için, Hz. Osman'ın katillerini cezalandırmayı ertelemişti.

Ne yazık ki, Abdullah bin Sebe'nin tutuşturduğu fitne ateşi bacayı sarmış ve dünyanın tek süper gücü olan İslâm Devleti kaosa sürüklenmişti. İki taraf da istemediği halde Cemel ve Sıffîn olayları yaşandı ve müslümanlar fütuhâtı bırakıp birbiriyle uğraşma zorunluluğunda kaldı.

Hz. Ali, Cemel ve Sıffîn olayları dışında hem Abdullah bin Sebe'nin taraftarları hem de “hâricî” denilen sapıklarla mücadele etti ve sonuçta, sabah namazını kıldırmak üzere mescide giderken İbni Mülcem adında bir hâricî tarafından başına kılıçla vurularak şehit edildi (Radıyallahu anhü).

Çağımızdaki sapıklık hareketleri

“Tarih, tekerrürden ibarettir” derler ya, gerçekten doğrudur. Çünkü Asr-ı saadette ve Hulefâ-i Râşidîn döneminde yaşanan sapıklık hareketlerinin hepsi çağımızda da yaşanmış ve yaşanmaktadır.

1- Müşrikler: Tören ya da saygı duruşu adı altında putlara (heykellere) tapınan çağın müşrikleri de, ithal malı lâiklik adı altında İslâm karşıtlığı yaptılar ve yıllarca müslümanlara baskı uyguladılar.

2- Münâfıklar: İçleri kâfir ve dış görünümleri müslüman olan çağın münâfıkları, cennet mekân İkinci Abdülhamid Han'dan sonra meydanı boş bulunca, içlerindeki küfrü kustular ve açıkça din düşmanlığı yapmaya başladılar.

3- Müseylemet-ül-Kezzablar: “Kur'an müslümanlığı” adı altında, Peygamberimizi (s.a.v.) dışlayarak, dinin temel taşları olan sahâbeleri, selef-i sâlihîni, müctehidleri, icmâ-i ümmeti ve hadîs-i şerifleri yok sayarak ve Kur'an'ı alkolik kafalarına göre yorumlayarak, sapık bir din oluşturmaya çalışan ve belirli kanallarda boy gösteren onlarca Müseylemet-ül-Kezzablar!

4- İrtidad (dinden dönme) olayları: Abdestsiz, gusülsüz gezenler, alınları secde görmeyenler, Ramazan'da açıkça alkollü içkileri içenler, çıplaklığı savunup baş örtüsüne karşı olanlar, çağımızda fâiz haram olur mu? diye çağdaşlık taslayanlar ve namaza, zekata karşı olanlar,

Sonra tüm mallarını, mülklerini ve çağdaş giysilerini bırakıp beyaz kefeni giyenler ve ilkel tabuta binip kuzu kuzu kabre gidenler. Ah! Çağımızda da Ebû Bekirler olsa da bunlara gerçekleri anlatsa ve bunları İslâm'a kazandırsa!

5- Ebû Lü'lü Firuzlar: Çıkarları zedelenenler, yan gelip yemeye alışanlar, halkı aşağı görüp tepeden bakanlar, yetkilerini aşıp inananlara baskı yapanlar ve adâleti içlerine sindiremeyenler,

Allah için, din için ve millet için çalışanlara, Ebû Lü'lü Firuzlar gibi suikastler düzenleyenler ya da uydurma mahkemelerde yargılayıp idam eden çağdaşlar ve onları alkışlayan yandaşlar.

6- Abdullah bin Sebe: Özel eğitim gören ve çok etkili konuşma gücüne sahip olan yahudi asıllı Abdullah bin Sebe, etkili konuşması ile halkı kandırıp sapık görüşlerini aşıladığı ve fitneler, isyanlar çıkarıp dünyanın tek süper gücü olan İslâm Devletini içinden bölüp parçaladığı gibi,

Gerçekte haham olan ve Sabatayistliğin (dönmeliğin) kurucusu olan yahudi asıllı Sabatay Sevi de, müslüman olduğunu söyleyip İzmir'de ortaya çıkmış, çok yerleri gezip sapık görüşlerini gizlice yaymış, sonra Selânik'e yerleşip orasını gizli karargâh edinmiş.

Sabatay Sevi'nin yetiştirdiği yahudi asıllı dönmeler çok gizli örgütsel çalışma ile devletin üst kademelerine sızmış, siyaset, ekonomi ve basın gibi kuruluşlarda söz sahibi olmuş ve İslâm'ın son hâmisi olan İkinci Abdülhamid Han'ın azledilip Selânik'e sürülmesinde çok etkili olmuşlar.

Dönmelerden olan Ahmed Emin Yalman'ın sahibi ve başyazarı olduğu Vatan Gazetesinde sürekli din düşmanlığı yapmasını, düzensiz bir hayat yaşayan ve üç defa alkol komasına giren Neyzen Tevfik bile içine sindirememiş ve Ahmed Emin Yalman hakkında aşağıdaki şiiri yazıp bestelemiş.

Şu bizim dönme dolap Ahmed Emin,

Milletin inancına çatmaktadır.

Vallahi başım ağırmaz etsem yemin,

Vatanı on kuruşa satmaktadır. (Vatan Gazetesinin fiyatı on kuruştu)


Yüce Allah buyuruyor:

Ey îman edenler! Siz (üzerinize düşen görevi yapıp) kendinize bakın. Siz doğru yolda olduğunuz sürece, sapan kimseler size bir zarar veremez. (Unutmayın!) Hepinizin dönüşü Allah'adır. O yaptıklarınızı size haber verecek (sorgulayacak) tır. (Mâide, 105)

Her dönemde olduğu gibi günümüzde de sapıklık hareketleri olacağından, biz üzerimize düşen görevimizi yapalım, Allah için, din için çalışalım ve din kardeşlerimize yardımcı olmaya çalışalım. Çünkü sonuçta herkes Allah'a dönecek ve dünyada ne ekmişse, âhirette onları biçecek.

Yüce Allah buyuruyor:

Dünya hayatını âhirete tercih edenler, (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar ve din de eğriliği (sapıklığı) savunanlar. İşte onlar (haktan) uzak sapıklık içindedirler. (İbrahim, 3)

Geçici dünya hayatını âhiret âlemine tercih edenler, Allah korkusu, din kaygısı taşımayanlar ve ekranların başına geçince sapıklığı savunup insanları Allah yolundan alıkoyanlar. İşte onlar yani geçmişten kopup kitapsız fetvâ verenler, haktan çok uzak sapıklık içindedirler.

Ya onlara uyanlar!

Yüce Allah buyuruyor:

(Cehennemde) yüzleri ateşte evirilip çevrildiği gün: “Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygambere itaat etseydik” diyecekler.

Ve (yine) diyecekler ki: Ey Rabbimiz biz önderlerimize ve liderlerimize uyduk, onlar da bizi (hak) yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları (en) büyük lânetle lânetle! (Ahzâb, 66-67-68)

Asr-ı saadetten beri her çağda ve tüm İslâm ülkelerinde milyonlarca müslümanlar tarafından uygulanan ve her biri mutlaka Kur'an, sünnet, icmâ ya da kıyasa dayanan dînî hükümleri yok sayıp kendilerini peygamber yerine koyan sapıklara uyanlar,

Uydukları sapıklarla birlikte cehenneme atılınca ve cehennem onları yakmaya başlayınca, kim bilir nasıl pişman olacaklar ve ellerinden gelse belki de o sapıkları parçalayacaklar ama “Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları (en) büyük lânetle lânetle!” demekten ve ah vah edip keşke demekten başka ellerinden hiçbir şey gelmeyecek ki!..

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Azîz ve Celîl olan Allah, benim ümmetimi sapıklıkta birleştirmez. O halde büyük çoğunluğa tâbi olunuz; çünkü Allah'ın yardımı (büyük) cemaatin üzerinedir. (Tirmizî-Hâkim)

Şeytanın yemin ederek başlattığı, isim, şekil ve yöntem değiştirerek günümüze kadar gelen her çeşit sapıklıktan kurtulmamız için, ilmi ile amel eden (İslâm'ı yaşayan) din âlimlerinin peşinden gidip büyük çoğunluğa tâbi olalım, kesinlikle üç beş sapığın peşine takılmayalım!..

***

Ahmet Tomor Hocaefendi


ŞİRK VE TEVHİD KONULU SOHBETİMİZ



 
 
 

Comments


  • Heyecan - Siyah Çember
  • Ahmet Tomor Fotoğraf Albümü
  • Ahmet Tomor Hocafendi Instagram
  • ATH MEDYA Facebook
  • Ahmet Tomor Hocafendi Youtube
bottom of page