ŞÜKÜR
- Ahmet Tomor Hocaefendi
- 28 Kas 2018
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2021
Yüce Allah buyuruyor:
Andolsun ki, biz Âdemoğullarını (insanı) üstün, saygın kıldık. Karada ve denizde taşıtlara bindirdik, onları en temiz gıdalarla rızıklandırdık ve onları yarattığımız varlıkların çoğundan üstün kıldık. (İsrâ, 70)
Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhüma diyor ki:
Bütün hayvanlar eğilerek ya da sürünerek yürürken, iki ayağı üzerinde dimdik yürüyen tek varlık insandır. Bütün hayvanlar eğilerek ağızları ile yerken, oturduğu yerde yiyeceğini eli ile ağzına götürerek yiyen tek varlık insandır. (Tefsîr-i Hâzen)
Allah'ın (c.c.) bizi fiziksel açıdan en güzel bir şekilde yaratması, tüysüz ve kılsız deri tabakası ile bedenimizi ambalajlaması, akıl ile bilinçlendirip ruh ile sonsuzlaştırması ve yeryüzüne halife yapıp bütün hayvanların üzerine egemen kılması, şükretmemiz için yeterli değil mi?
Evcil hayvanlar insanların artıklarını, sokak kedileri ve köpekleri çöp bidonlarına atılan kupkuru ekmek parçalarını ve etçil hayvanlar yakaladıkları avlarını ya da kokuşmuş kanlı leşleri çiğ çiğ yerken, en güzel ve en temiz gıdaları yıkayıp pişirdikten sonra tertemiz tabakların içinde ve oturduğumuz yerde elimizle ağzımıza götürerek yememiz, şükretmemiz için yeterli değil mi?
Milyonlarca bitki ve hayvan türlerini sadece dünyadaki denge-düzenin gereği ya da birbirlerinin ve insanların yararı için yaratan Allah (c.c.), akıl ile bilinçlendirdiği ve ruh ile sonsuzlaştırdığı insanları o güzelim cennete aday olarak yaratması, şükretmemiz için yeterli değil mi?
Yüce Allah buyuruyor:
Hani Rabbiniz size: “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetlerimi) arttırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç kuşkusuz azabım da çok şiddetlidir” diye buyurmuştu. (İbrahim, 7)
Nimetlerin artması için sadece çok çalışmak yeterli değil, şükür etmek de gereklidir. Çünkü nimet hazineleri şükür musluğuna ve şükür musluğu da Allah'ın (c.c.) kesin iradesine bağlıdır. Eğer kul, şükür yerine “ben kazandım” diye nankörlük ederse ve Allah (c.c.) de musluğu kısarsa, kuluna öyle hastalıklar verir ki, zavallı çok çalıştığı halde hem az yer hem de istediğini yiyemez. Eğer kul nimetleri Allah'tan bilip şükrederse ve Allah (c.c.) de musluğu açarsa, az çalıştığı halde hem bol yer hem de istediğini yer.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
(Gerçek) mü'minin işi ne hoştur. Çünkü onun her hali kendisi için hayırdır. Bu tür özellik de sadece mü'minlere mahsustur. Eğer sevinçli bir durumla karşılaşırsa şükreder; bu onun için hayırlı olur. Eğer başına bir zarar gelirse sabreder; bu da onun için hayır olur. (Müslim)
Gönlü uyanık bilinçli mü'min olmak ve Âşık Yunus gibi “Lütfun da hoş, kahrın da hoş” diye kadere teslim olup Allah'tan her gelene razı olmak, gerçekten ne güzel, ne hoş bir şey! Sevinçli bir durumla karşılaşınca ve bol nimetlere kavuşunca bunlara şükretmek, başına bir zarar gelince ve olumsuz şeylerle karşılaşınca bunlara sabretmek ve hiç geri adım atmadan mânevî yolculuğa devam etmek, gerçekten ne güzel, ne hoş bir şey!
Îman, çift kanatlı bir kuş gibidir. Kuş tek kanadı ile uçamadığı gibi mü'min de sadece sabır ya da sadece şükür kanadı ile uçamaz ve amacına ulaşamaz. İşte bu nedenle Allah (c.c.) her kulunu mutlaka bazen bol nimetler verip şükürle, bazen de felâketler verip sabırla imtihan eder ve sonuçta imtihanı kazananlar şükür ve sabır kanadı ile uçup cennete giderler.
Amelî (fiilî) şükür
Yüce Allah buyuruyor:
Ey Dâvud ailesi! Amelî (fiilî) şükür edin. Kullarımdan şükredenler ne azdır. (Sebe, 13)
Hz. Dâvud ile oğlu Hz. Süleyman'a saltanat (devlet başkanlığı) ile birlikte pek çok nimetler veren Allah (c.c.) şöyle buyurdu: “Ey Dâvud ailesi! Amelî (fiilî) şükür edin”. Yani çok şükür ve elhamdülillah gibi sözlü şükürlerin dışında, organlarınızı yaradılış amacı doğrultusunda kullanarak, günahlardan sakınarak ve ibâdetlerinizi düzenli bir şekilde yaparak amelî şükür de yapın buyurdu.
Allah'ın (c.c.) lütfettiği nimetlerden sadece damak tadı değil bütün organlar yararlanır. Bu nedenle gözünü harama bakmaktan, kulaklarını çirkin söz ve müzik dinlemekten, dilini yalan söz ve dedikodudan ve ellerini harama sürmekten korumayan ve ibâdetlerini düzenli bir şekilde yapmayan kimse, sadece karnını tıka basa doyurunca çok şükür ya da elhamdülillah demekle gerçek anlamda şükretmiş olmayacağından,
Allah (c.c.): “Kullarımdan şükredenler ne azdır” buyurarak, gerçek anlamda ve tüm organları ile şükredenlerin her dönemde az olduğunu vurgulamaktadır.
Şükreden toplumlar helâk olmaz
Yüce Allah buyuruyor:
Eğer siz (Allah'a) îman eder ve (O'nun verdiği nimetlere) şükrederseniz, Allah size neden azap etsin ki! Allah şükredenlerin mükâfatını verici ve her şeyi bilicidir. (Nisâ, 147)
Şükürle îman bazen eş anlamda kullanılır. Çünkü şükrün gerçek anlamı, nimeti veren Allah'ı (c.c.) bilmek ve tam bir teslimiyetle O'na kulluk etmektir. Yeryüzünü ve atmosferi güneş enerjisi ile çalışan ve doğal gıda üretimi yapan bir fabrikaya dönüştüren, ölü topraklardan çeşitli bitki, sebze ve meyve türleri yaratan ve bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ı (c.c.) bilenler,
Sayıları az olsa da gerçek anlamda inanan ve gerçek anlamda şükreden bilinçli kullar oldukları için, Allah (c.c.) mükâfatlarını verecek ve o güzelim cennette onları sürekli konuk edecektir.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
ŞÜKÜR KONULU SOHBETİMİZ
Comments