ŞEFÂAT HAKTIR
- Ahmet Tomor Hocaefendi
- 27 Kas 2018
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2021
Yüce Allah buyuruyor:
O'nun (Allah'ın) izni olmadan hiç kimse şefâatçı olamaz. (Yunus, 3)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kıyâmet günü şefâat haktır. Buna inanmayanlara şefâat yoktur. (Menâvî)
Günahkâr olarak ölen mü'minlerin bağışlanması için Allah'a (c.c.) yalvarmaya ve aracı olmaya şefâat denir. Kuşkusuz şefâat haktır, ancak Allah'ın (c.c.) iznine bağlıdır. Çünkü yerlerin, göklerin tek egemeni ve bütün âlemlerin Rabbi olan Allah (c.c.) izin vermezse, hiç kimse en yakınına bile şefâat edemez ve şefâat etmek istese de şefâatı kabul edilmez.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kıyâmet günü önce ben şefâat edeceğim. (Müslim)
Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) Gecenin bir kısmında (uyan), sana özel bir nâfile olmak üzere namaz (teheccüd) kıl. (Böylece) Rabbin seni “mâkam-ı mahmûd'a” çıkaracaktır. (İsrâ, 79)
Mâkam-ı mahmûd, bütün varlıklar tarafından övülen ve gıpta edilen en büyük şefâat mâkamıdır. Ancak her şeyin bir bedeli olduğu gibi bu mâkamın da bedeli olduğundan, Allah (c.c.) “Gecenin bir kısmında (uyan), sana özel bir nâfile olmak üzere namaz (teheccüd) kıl” buyuruyor.
Mahşer yerinde amel defterleri dağıtılıp adâlet mîzanları kurulunca ve sorgulama başlayınca, sevaplarını yetersiz gören insanlar korkudan tir tir titreyecek ve Hz. Âdem'e gidip, aman bize şefâat et, sen bizim babamızsın diyecekler.
Ancak Hz. Âdem Hz. Nûh'a, Hz. Nuh Hz. İbrahim'e, Hz. İbrahim Hz. Mûsa'ya, Hz. Mûsa Hz. İsa'ya ve Hz. İsa da Hz. Muhammed'e gidin deyince, insanlar Peygamberimize (s.a.v.) gelecek ve gözyaşları döküp aman bize şefâat et diye yalvaracaklar.
Herkesin nefsî nefsî diye can derdine düştüğü günde, Peygamberimiz (s.a.v.) en sevdiği kızı Fâtıma'yı bile unutup ümmetinin derdine düşecek ve Arş'ın altında secdeye kapanıp ümmetimi bağışla diye Allah'a (c.c.) yalvaracak.
Allah (c.c.): “Başını secdeden kaldır ve şefâat et, çünkü şefâatin kabul edilecek” buyurunca, başını secdeden kaldırıp mahşer yerine gidecek ve korkunç zebânîlerin pençesinden ümmetini kurtarmaya çalışacak.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Şefâatim, ümmetimden günahkâr olanlaradır. (Menâvî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Şefâatim, ümmetimden büyük günahı olanlaradır. (İbni Mâce-Tirmizî-Hâkim-Beyhakî)
Kıyıda kayalara çarpıp batan geminin yolcularından bir kısmı, hiç kimseden yardım almadan kendi imkânları ile yüzüp sâhile çıktıkları, hatta içlerinden çok iyi yüzme bilenleri başkalarını da kurtardıkları gibi,
Allah'ın sâlih kulları da hiç kimseden yardım almadan kendi imkânları (sevapları) ile cennete gidecekler ve hatta içlerinden sevabı daha çok olanları, başkalarına da şefâat edecekler. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ümmetinden günahkârlara yani günahı sevabından çok olanlara şefâat edecek ancak dilediğine değil, sadece Allah'ın (c.c.) izin verdiği kimselere şefâat edebilecek.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Azîz ve celîl olan Allah şu kabristandan (Cennet'ül-bâkî'den) ve şu harem'den (Medine'den) yetmiş bin kişiyi kaldıracak ve onlar hiç hesaba çekilmeden cennete girecekler. (Ayrıca) bunların her biri yüzleri dolunay gibi parlak olan yetmiş bin kişiye de şefâat edecekler. (Deylemî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kıyâmet günü önce peygamberler, sonra (ilmi ile amel eden) âlimler ve şehitler şefâat edecekler. (Deylemî-Hatîb-i Bağdâdî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Şehitler, kıyâmet günü ev halkından (yakınlarından) yetmiş kişiye şefâat edecekler. (Taberânî-Ebû Dâvûd-Beyhakî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kur'an, (okuyup amel edenlere) şefâat edecek ve şefâatı kabul edilecek. (Taberânî-Beyhakî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kim Kur'an'ı okuyup güzelce ezberler, (Kur'an'daki) helâlleri helâl ve haramları haram olarak kabul ederse, Allah onu doğrudan cennetine koyar. Ayrıca cehennemlik olan yakınlarından on kişiye şefâat edip kurtarmasına da izin verir. (İbni Mâce-Tirmizî-Beyhakî)
Nefeslerin tutulduğu ve korkudan yüreklerin hopladığı o günde, peygamberler, şehitler, ilmi ile amel eden âlimler ve Kur'an'ı yaşayan hâfızlar, Allah'ın (c.c.) izin verdiği günahkâr mü'minleri zebânilerin elinden çekip alırken ve cehenneme atılmaktan kurtarırken,
Yüce Allah buyuruyor:
(Müşrikler diyecek ki:) Şimdi bizim artık ne şefâatçılarımız var, ne de yakın bir dostumuz. Ah keşke bizim için (dünyaya) bir daha dönüş olsa da, mü'minlerden olsak! (Şuarâ, 100-102)
Yüce Allah buyuruyor:
(Şefâat etme hakkı olanlar inkârcılara) şefâat etse de, şefâatlarının onlara hiçbir faydası olmaz. (Müddessir, 48)
Bu nedenle Peygamberimiz (s.a.v.) elinde büyüdüğü ve vefa borcu olduğu amcası Ebû Tâlib'e, Hz. Nuh oğlu Kenan'a ve Hz. İbrahim babası Âzer'e şefâat edemeyecek.
Tarikat şeyhleri kendilerine bağlananlara şefâat edebilirler mi?
Allah'ın (c.c.) peygamberlere bile vermediği bir yetkiyi şeyhlere verdiğini iddia etmek, Kur'an ve hadislerle çeliştiği için inanç açısından tehlikeli ve sakıncalıdır. Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v.) in cennetle müjdeliği kimselerin dışında, hiç kimsenin son nefeste îmanla öleceği ve cennete gideceği kesin değildir. İşte bu nedenle “Ehl-i sünnet” inancında, ister mürid, ister şeyh ve ister evliya olsun herkesin korku ile ümit arasında olması zorunludur.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
İLGİLİ VİDEO KLİBİMİZ
Comments